Arının kanadından soframıza çam balının izinde

Marmaris’te Ula’nın dağ yollarından kıvrıla kıvrıla çıkıyorduk, 900 metrelik bir yüksekliğe geldiğimizde havanın kokusu değişmiş, rüzgâr çam reçinesiyle karışmıştı. Uçsuz bucaksız ormanın sessizliğini arıların vızıltısı bozuyordu; binlerce kanat, görünmez bir uyumla çalışıyordu. Marmaris’te Balparmak ile birlikte çam balı hasadındaydık.

Balı, sadece tatlı bir gıda değil, emeğin ve doğanın ortak ürünü olarak görmek gerekir. Çünkü bir halk türküsünün dediği gibi: “Arının kahrını çekmeyen, ne bilir balın kıymatın.” O kahır, arıcının sırtında taş, elinde duman tütsüsüyle gün boyu dağ yollarında verdiği mücadelede saklıdır.

O gün, kovanların arasından geçerken bir arı elimi soktu; acısı az, öğretisi büyüktü. O küçük iğne, sanki bana “doğanın hediyesi kolay kazanılmaz” diyordu.

Balın bilimi, doğanın sanatı

Bal, çiçeklerin ya da salgıların arıların midesinde enzimlerle işlenmesi sonucu ortaya çıkan mucizevi bir madde. Çiçek balı, salgı balı, petekli, süzme, pres… Her biri farklı bir emek, farklı bir coğrafya hikâyesi anlatıyor.

Bizim tanık olduğumuz ise bir salgı balıydı: Çam balı. Kızılçam ormanlarının derinliklerinde, arıların marchalina hellenica (basra böceği, çam pamuklu koşnili) adı verilen bir böceğin salgısından topladığı öz, arı karnında şekillenip bal haline gelir. İşte bu nedenle çam balı, dünyada yalnızca belli iklim kuşaklarında üretilebilir — ve bu kuşağın merkezinde Türkiye vardır. Dünya çam balı üretiminin yaklaşık yüzde 95’i ülkemizde, bunun da yüzde 90’ı Ege kıyılarında gerçekleşiyor.

Balparmak markasının kurucularından Özen Altıparmak ile birlikte çam balı hasadı hatırası

Petekten kavanoza

Hasat zamanı geldiğinde, kovanlardan alınan petekler santrifüj makinesine yerleştiriliyor. O ânı izlemek büyüleyiciydi: Dönmeye başlayan tambur, balı petekten sıyırıyor, altındaki süzgeçten sıvı halde akıtıyor. Arının binlerce kilometrelik emeği, arıcının sabrıyla birleşip sofralarımıza ulaşan bir şifaya dönüşüyordu.

Uzmanların söylediğine göre, balın gerçekliğini anlamak için rengine, kokusuna ya da kıvamına bakmak yetmiyor. Gerçek saf bal ancak laboratuvar incelemesiyle anlaşılabiliyor. Yani doğa kadar bilimin de payı var bu hikâyede. Türkiye’nin bal ve diğer arı ürünleri alanındaki ilk, gıda alanında 8’inci Ar-Ge Merkezi’ne sahip olan Balparmak; TÜRKAK tarafından akredite olan Bal ve Diğer Arı Ürünleri Araştırma ve Kalite Kontrol Laboratuvarı sayesinde, tüketicilerine sunduğu ürünlerini en az 100 parametrede analiz ediyor.

Gün boyunca zaman zaman Altıparmak Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kurucusu, Balparmak markasının yaratıcısı olan iki kardeşten (biri Özgür Altıparmak) Özen Altıparmak ile keyifli sohbetler gerçekleştiriyorum. Dünyasının başköşesine yerleşen arılar ve bal hakkında çok şey anlatıyor. Bu arada, çok önemli bir bilgi veriyor:

Artık tescilli bir değer

Geçtiğimiz aylarda Türk Çam Balı, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından coğrafi işaretle tescillenmiş. Böylece yalnızca doğanın değil, emeğin de hakkı korunmuş oldu. Balparmak Genel Müdürü Ulaş Altıparmak, süreci şöyle değerlendiriyor:

“Türk Çam Balı’nın Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından coğrafi işaretle tescillenmesiyle değeri belgelendi ve Türk balının tüm dünyada hak ettiği değere ulaşması için önemli bir adım atılmış oldu. Bu, sorumluluğu paylaşan kurum ve paydaşların ortak emeğiyle elde edilmiş önemli bir kazanımdır. Türkiye’nin lider doğal bal markası Balparmak olarak, bu değerli sürecin bir parçası olmaktan gurur duyuyor; ülkemizin bu kıymetli balının yerel kimliğinin korunmasını sağlayan çalışmalara katkı sunmaktan mutluluk duyuyoruz.

Tarım ve Orman Bakanlığı Menemen Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün öncülüğünde yürütülen bu önemli süreçte; projeyi hazırlayan FAO ve EBRD yetkilileri ile süreci yürüten Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sertaç Dokuzlu’nun katkıları, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) ve sektör paydaşlarının emeğiyle güçlü bir iş birliği modeli ortaya kondu. Biz de Türkiye’nin lider doğal bal markası Balparmak olarak, bilimsel altyapımız, Ar-Ge Merkezimiz ve uzmanlık alanlarımızla bu sürece destek sunmaktan ve ülkemizin değerli bir arı ürününün korunmasına katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana arı ürünleri sektörünün gelişimine katkı sunmak, arıcılığın sürdürülebilirliğini desteklemek ve Türk balının küresel pazarda hak ettiği değere ulaşması için çalışıyoruz. Bu yaklaşımı yalnızca bir ticari hedef değil; ülkemize, doğaya ve tüm sektör paydaşlarımıza karşı taşıdığımız sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Türk balının doğallığını, güvenilirliğini ve rekabet gücünü artırmak için bilim temelli çalışmalar yürütmeye; sektöre uzun vadeli değer katacak çözümler üretmeye aynı kararlılıkla devam edeceğiz.”

Balparmak Ar-Ge ve Kalite Direktörü Dr. Emel Damarlı ise şunları söyledi: “Üretiminin yüzde 92’si Ege kıyılarındaki kızılçam ormanlarında gerçekleştirilen Türk çam balı, ülkemize özgü bir değer olarak dünya çapında daha fazla tanınmayı hak ediyor. Sektörün bir paydaşı olarak uzun süredir bu hedef doğrultusunda bilimsel temelli çalışmalar yürütüyoruz. FAO ve EBRD iş birliğinde, çok paydaşlı bir yapıyla yürütülen başvuru süreci sonucunda alınan coğrafi işaret, ortak çabaların anlamlı bir çıktısı oldu. Bu sürece bilimsel bir bakış açısıyla katkı sunmaktan ve paydaşlarımızla birlikte ilerlemekten büyük mutluluk duyuyoruz.”

Balparmak Genel Müdürü Ulaş Altıparmak

Bir damla balda saklı dünya

Bal, yalnızca bir gıda değil; doğanın sabırla yazdığı bir destan. Arının iğnesinde, çiçeğin özünde, arıcının elinde hayatın devamlılığı var. Marmaris’in yükseklerinde geçirdiğim o gün hem doğanın döngüsüne hem de insan emeğinin görünmeyen gücüne saygımı tazeledi.

Unutmayalım ki bir damla balın içinde, binlerce çiçeğin, bir ormanın ve bir ülkenin hikâyesi var.

 

Kaynak: Ekonomim

Başa dön tuşu